Pazar, Eylül 27, 2009

İnsanın evi gibi yok...

Sabah 5.00 de kalktım...
5.30 da transferim için acenta da ayağa dikilmiş... üzüldüm hiç gerek yoktu... ama beni geçirmeyeceklerdi de kimi geçireceklerdi...:))

Karanlık bir sabah...
Havalimanına 45 dakikada ulaştık...
Uzun bir check-in kuyruğu bekledim, valizim bile olmamasına rağmen... bir sırt çantam, bir laptop çantam...
İngiltere'ye giden uçağın İstanbul bacağında inecektim...

Sonrasında uzun bir pasaport kuyruğu... Ne gerek varsa sabah körü sadece 1 tanesi açıktı... Klasik zihniyet... beklesinler...

Guruldayan karnımın sesi ile önce kahvaltı yaptım...
Arkasından doğum gününü beraber geçiremediğim kız arkadaşıma ve anneme parfum aldım...

Neyseki en sevdiğim şey uçağa binmek...
Cam kenarı vermişler... Sağolsunlar...

Uçakta uyudum... Günlerin uykusuzluğu uçakta 1.30 saat uyumakla atıldı gibi... Acaba her akşam uçağa binsem uyur muyum?

Pasaport kısmından geçebilmek için bir belge dolduruluyor, daha önce de anlatmıştım, geçen seyahatimden hatırlarsınız... okumadıysanız hatırlamazsınız:)))
Onu doldurtmak için uyusanız bile dürtüyorlar... en sinir olduğum şey... Uyuyorsa, kağıdı bırakırsın yandakine... dürtmeye ne gerek var...
Öldüresim geliyor o anda...
Sonradan uykuma devam edebildim... yorgunluğum maksimum düzeyde...

İnişte valizsiz olmanın keyfini sürdüm...
Duty Free den kankama ve kuzenime altın serisi rakıdan aldım...
Sonra doğruca arabaya...

Sabiha'dan uçmanın en güzel yeri 15 dk da evdeyim...

Hava kapalı... yağmur yağacak... yağsın... yağmasını istiyorum... benim yerime o içini boşaltsın...





Bugünkü programda biraz saçlarımın bakımı yaptırmam lazım, sonra annem, sonra kuzenim, arkasından kankamla olmayı düşlüyorum...

Sonrada akşam evde çalışmayı...

Hoşgeldim...

2 yorum:

khaos dedi ki...

Hoşgeldin..!

bortubocuk dedi ki...

Teşekkürler

Powered By Blogger

Beslenme Çantam...