Bir haftaya daha başladık gene... İlk günü bitirdik, kaldı geriye 4 gün derken... Yılbaşı'na ne kadar az zaman kaldığını insan idrak edemiyor...
Yılbaşı...
Büyük bir yılbaşı ağacı alınır... Süslenir...
15 gün öncesinden "ben süsleyeceğim" değil mi diye başlardım evde koşuşturmaya...
Sonrasında tüm ışıklarını da ağacın etrafına döşer, gece ışıkları kapatıp izlerdim...
Evden ayrıldıktan sonra bile, yılbaşı akşamı ailemiz için özel olduğundan hepimiz bir araya gelmiştik... abim ve eşi de yurtdışında gelmişler, bir yılbaşı yemeğinde sofrada tam kadro yerimizi almıştık...
O kadar özlüyorum ki, aile ortamlarını...
Babamdan sonra ne kadar annemle o havayı yakalamaya çalışsakta, açıkçası kalabalık ev ortamlarını, süslenen yılbaşı ağacı altındaki hediyeleri, yemekteki sohbeti, yemek sonrası oynanan oyunları özlememek mümkün değil...
Sonrasında evde ne kadar kendime ağaç alıp süslediysem de, benim için paylaşım olmadan ağacın da anlamı yok...
Geçen sene ev tadilatım sonrasında ağacımı da birine verdim...
Süslerimin bazıları kaldı...
Cumartesi akşamı Ankara'da Kitchenette'daki yılbaşı ağacı çok güzeldi...
Devasa bir ağaç kurmuşlar.. Üzerinde kırmızı, bal rengi büyük büyük toplar...
Kendimi çok sıcak bir ortamda hissettim, tabii arkadaşlarımın sıcaklığının da etkisi vardı...
İnanılmaz rahat, inanılmaz keyifli bir ortamdı...
Döndüğüm zaman İstanbul'a kolumu kanadımı orada bırakmış gibi hissettim...
Yılbaşı...
Aile ile, veya sevdiklerinizle beraber huzur dolu bir gece...
Benim için anlamı bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder